Günümüzde canının çekmesinden korktuğu için yemek fotoğrafı görmekten dahi korkar hale gelen birçok insan var, fakat bu durum sağlıklı değildir. Fazla kontrollü olmaya çalışmanın, tam tersine kişileri daha çok yemeye yönlendirdiğine dair birçok araştırma yapılmıştır. Uzun süredir yeme davranışının psikolojisi üzerine çalışıyoruz ve bu konu gerçekten deniz derya. Dürtüsel yeme, duygusal yeme vb. bir çok yeme çeşidi mevcut.
Yemek tat duyusu başta olmak üzere, kokusuyla, göze hitap etmesiyle, bir sesi çıtırtısı varsa kulağa, bir de hamburger yiyorsanız neredeyse beş duyu organınıza da hitap ediyor. Bunların da ötesinde temel ihtiyacımız. Ayrıca bence mükemmel bir şey. Haliyle dürtüsel olarak, dışarıda gördüğümüz bir uyaran nedeniyle bir yemeği görüp canımız isteyebilir. Hatta bu konu biraz tartışmalı ama karşınızda birisi yemek yediğinde sizde de bazı sindirim enzimlerinin salgılandığını savunanlar bile var. Önemli olan bunun sıklığı ve kendinizi ne kadar kontrol edebildiğimiz. Burada kontrolden kastımız, sürekli kalori hesabı yapmak, yediklerimizi kısmak kesinlikle değil. Buradaki kontrol; neyi, neden yediğimizi farkına varıp, vücudumuzun ve ruhumuzun ihtiyaçlarını besleyecek şekilde beslenebilmek. Aksi takdirde kendinizi canınız bir yemek çektiği için suçlu hissedip, kısıtlayarak kontrol ettiğinizi düşünmek sizi kısır bir döngüye sokabilir.
Peki, nasıl daha kontrollü beslenebiliriz?
İlk olarak, yemek yerken aldığımız tadın/zevkin sadece objektif bir tat olmadığını farkına varmak önemli. Bir kişinin birebir aynı yemeyi yemesine rağmen farklı bir zamanda bakış açısına bağlı olarak algıladığı tat farklı olabilir ve yemek aynı olmasına rağmen daha lezzetli olduğunu düşünebilir.
Aslında hayatta deneyimlediğimiz her şey bizim algılayabildiğimiz ölçüde var, tatta aynı şekilde. Mesela sevdiğiniz biriyle yemek yerken, karşınızdaki kişiyle konuşmaktan aldığınız zevki farkında olmadan (bilinçaltında) yemeğe yükleyerek yediğimiz yemeği daha lezzetli sanabiliriz. Yani çok sevdiğiniz profiterolü belki de hep bir kutlama yemeği olarak yediğiniz için lezzetinden ziyade genellikle mutlulukla eşleştirdiğiniz için daha çok seviyor olabilirsiniz. Asla profiterole lezzetsiz demiyorum, fakat yiyeceklere olduğundan fazla anlam yükleyip yüklemediğimizi farkına varmak önemli. Böylelikle iç veya dış uyaranlar varken (stres, reklamlar vb.) neyi, neden istediğimizi daha iyi anlayarak, yemek seçimlerimizi daha bilinçli bir şekilde yapabiliriz.
O zaman dans!
Mesela üzgünken aslında bizi mutlu edeceğine inandığımız için kontrolsüzce yediğimiz çikolata da, müzik dinleyip dans etmek de aynı işi görebilir. Burada beynimizin ödül kısmını uyarabilmek için yöneldiği anlık haz veren gıdaları, en sevdiğiniz hareketli bir şarkıyla da değiştirebilirsiniz. Tabii ki, üzgünken size daha iyi hissettirecekse bir çikolata da yenebilir, fakat bunun sürekli bir çözüm ve yemeğin bir kaçış noktası olması tehlikeli. Kendinizi durduramadığınızı düşündüğünüz noktada, sevdiğiniz ve sizi yükseltebilecek farklı aktivitelere bir şans verebilirsiniz. Bir sonraki sefer, akşam kendinizi ansızın tatlı bir şeyler ararken, tekrar buzdolabının önünde bulduğunuzda gerçekten istediğinizin çikolata mı olduğunu yoksa finallere çalışırken sıkıntıdan ara vermek mi istediğinizi bir daha düşünün derim.
İkinci olarak, çoğu kişi kendisini iradesiz vb. gibi etiketleyerek yeme davranışı üzerinde pek kontrolünün olmadığını düşünüyor. Hâlbuki hayatı üzerinde daha çok kontrolü olduğuna inanan insanların, kendilerini daha mutlu hissettiği ispatlanmış bir gerçek. İnsanlar kontrol odağının yatkınlığına göre ikiye ayrılıyor. Hayatı üzerinde kontrol sahibi olduğunu düşünen iç kontrol odaklı bireyler ve başına gelenleri pek değiştiremeyeceğine inanan, olayların dış etmenler tarafından şekillendiğini düşünerek öğrenilmiş çaresizlik hissetmeye meyilli dış kontrollü bireyler.
Bilişsel olarak, kişinin seçimleri üzerinde kontrol sahibi olabileceğine inanmasının, uzun yıllar içinde şekillenmiş düşünce kalıplarını değiştirmeyi gerektiğinden pek kolay olduğu söylenemez. Daha önce defalarca diyete girip çıkan bir kişinin, iş arkadaşı pizza mı söylesek dediğinde, onaylaması daha hızlı olacaktır. Fakat öğünlerinizi önceden planlamak ve yanınızda taşımak gibi pratik çözümler kendinize henüz tam olarak inanmasanız dahi otomatik olarak sizi dış uyaranlar karşısında daha hazırlıklı yapacağından kontrol odağınızın gelişmesinde fayda sağlayacaktır. Zaman içinde arttığını hissettiğiniz kontrolünüzle beraber, düşünce kalıplarınız daha kolaylıkla değişebilir.
Yemekani